Karakoçan Cumhuriyet dönemi ilçelerindendir. 1936 yılında ilçe olmuştur. Karakoçan’ın gerek merkezinde, gerekse civarında tarihi yönden önem taşıyan herhangi bir yerleşim birimi olmadığından, tarihi bilgileri içeren kaynaklar yok denecek kadar azdır. İlçenin en eski yerleşim merkezi, Osmanlı Dönemindeki OHİ Bucağına bağlı Tepe köyü’dür. İnşaat yapımı kazılarında çanak-çömlek ve süs eşyalarının içinde bulunduğu mezarlara rastlandığı dikkate alınırsa, tarih öncesi değişik kavimlerin burada yaşadığı, höyük üzerine kurulmuş bir köy olduğu anlaşılmaktadır. Bugünkü Kalecik Köyü ve çevresi, (Baraj Gölü altında kalan kısmı), Çan yolu üzerindeki Değirmendere civarı, Roma dönemine ait bazı kaya mezarlarıyla dikkati çekmektedir. İlk çağ dönemi Hitit ve Urartuların bölgeye hakim oldukları bilinmekte ise de, buralarda onlara ait önemli eserlere rastlanmamıştır. Urartular’dan sonra bölge Med’lerin, daha sonra Pers’lerin ve Romalı’ların eline geçmiştir. Bölge Roma Döneminde Sasaniler’le Doğu Romalılar arasında tampon bölge haline gelmiştir.Karakoçan ve çevresindeki köylere yerleşen insanlar, komşuları |
Rumlar, Keldaniler, Süryaniler ve diğer gruplarla beraber yaşamışlardır.Tarihçi yazar Ali Kemali, Erzincan Tarihi adlı eserinde Halife Hz. Ömer Devrinde komutan Halid bin Velid tarafından Kığı’nın ve dolayısıyla Karakoçan’ın da fethedildiğini belirtmektedir. Arap-Bizans, Arap-İran ve Arap-Türk savaşlarında savaş bölgesi olması sebebiyle Karakoçan ve çevresi bahsi geçen savaşların doğurduğu sonuçlardan nasibini almıştır. |
Selçuklu komutanı Türkmen Çubuk Bey 1107 tarihinde Harput, Palu, Çemişgezek, Arapgir ve Eğin’i zaptederek Karakoçan ve çevresini de hakimiyetine almıştır. “Doğu İlleri ve Varto Tarihi” adlı eserde Karakoçan çevresindeki aşiretlerin Horasan’ dan geldikleri, Hormek Aşiretinin Harzem Türkleri’nden olduğu yazılmaktadır.Karsini (Bazlama) köyü ve civar köylere yerleşen Karsan Aşireti’nden oldukları, bu ismin Kuman-Kıpçak dilinden gelmesi bunu doğrulamaktadır.Okçular (Okçiyan) Köyü’nde Mezar-ı Selçuk adında bir yerin olduğunu söyleyen köyün yaşlıları, Okçu Yusuf’ un Selçuklu öncü kuvvetlerinden olduğunu ve bunun Kırklar Hikayesinde anlatıldığını söylemektedirler. Karakoçan ve çevresi Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat zamanında bu devletin sınırları içine alınmış, Anadolu’nun Moğol istilasıyla Selçuklu hakimiyetinden Buldukani Beyleri’nin eline geçmiş, ardından Akkoyunlular’ın egemenliğine, daha sonra Safeviler’in hakimiyetine girmiş, Osmanlı Hükümdarı Yavuz Sultan Selim zamanında vakıf araziye dahil olan Karakoçan, devlet otoritesinin zayıflaması sonucu, vakıf yöneticilerinin ve toprak işleticilerinin eline geçmiştir. |
Karakoçan yöresinin I. Dünya savaşı ve sonrasında ülke savunmasında oldukça önemli bir yeri vardır. Bilindiği gibi I. Dünya savaşı yıllarında Rus Orduları bugünkü Karakoçan-Kığı sınırına dayanmıştı. Osmanlı’nın 2. Ordusu, Ruslarla savaşmak için doğuya kaydırılmıştı. Bu ordunun karargahı Palu’nun Sekarat köyü; Kurmay Başkanlığı Karargahı da bugün Karakoçan’ın Lehan (Başyurt) Bucağı’na bağlı Mahmutlu Köyü; İkinci Ordu’nun Komutan vekili Mustafa Kemal Paşa, Kurmay Başkanı da İsmet (İnönü) bey idi. Ordu ağırlıklarının bir kısmı Karakoçan’ın sırtını yasladığı tepelerde ve daha gerilerde bulunmakta idi.Dünya Savaşı sonrası Anadolu’da kurulan Müdafa-i Hukuk Cemiyetlerinden “Vilayet-i Şarkiyye Müdafa-i Hukuk Cemiyeti”nin Erzurum Şubesi, aslen Karakoçan’ın Keklik Köyü’nden olan Avukat Hüseyin Avni Ulaş Bey ve arkadaşları tarafından açılmıştır. O yıllarda Karakoçan’ın yetiştirdiği Milli Mücadele kahramanı Hüseyin Avni Ulaş Bey son Osmanlı Mebusan Meclisi’ne ve I. Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Erzurum Mebusu (Milletvekili) sıfatı ile katılmıştır. |
1936-1937 yıllarında Türkiye’deki yeni idari düzenleme ile Kığı’nın Çan Nahiyesi ve Palu’nun Ohi Nahiyesi birleştiriliyor, Karakoçan adı altında bir kaza Elazığ İli’ne bağlı olarak ortaya çıkıyor.Karakoçan ismiaslında bugün de aynı adla anılan bir köyün adıdır. Karakoçan adının kaynağı konusunda bilinen bir rivayet şöyledir: Bölge Karakoyanlular egemenliğinde iken, bu bölgedeki bir çok yerde, karakoç figürleri, heykelleri sıkça işlenmiştir. Bina bağlı olarak şu andaki ilçeye bağlı bulunan köye Karakoçan adı verilmiş, 1936 yılında ise ilçe yakınında bulunan bu köyün ismini alarak anılmaya başlanmıştır.) Ancak tespitlerimize göre dönemin bölge Müfettişi Abdullah Paşa ilçe merkezi olarak düşünülen bu köyü bir bahar günü ziyaret etmiş, iklim şartları daha kötü, Ulaşımı daha zor olan Karakoçan Köyü yerine her bakımdan daha uygun olan Ohi Bucağı’nın Tepe Köyü’nü merkez olarak seçmiştir. Böylece Karakoçan adı yeni ilçenin adı olarak kalmıştır. Lehan (Başyurt), Merkez ve Çan Bucağı olarak teşkilatlanan yeni ilçe merkezi başlangıçta ufak bir köy görünümünde iken Tirkiyan (Altınoluk) Gahmut (Yeşilbelen), Zelhıdır, (Sarıbaşak), Lehan (Başyurt) ve diğer civar köylerden yerleşmeler ile gün geçtikçe gelişmiştir. Sonraki yıllarda Karakoçan Köyleri yanısıra Kığı, Nazimiye, Mazgirt, Palu, Varto ve diğer komşu ilçelerden gelenler günümüz Karakoçan’ını oluşturdu. |
Karakoçan çevresinde geçen yakın tarihimizin kayda değer olaylarından Dersim olayları 1937-1938 yılları arasında meydana gelmiştir. Karakoçan bu olaylarda hükümet saflarında yer almış, ama olaylardan ister istemez etkilenmiştir. |
Değişik uygulamalarla bastırılan Dersim İsyanı, bölgede huzursuz günler yaşatmıştır. Karakoçan ilçesi 1936 yılında Ohi Bucağı Tepe Köyünde kurulmuş olup, bugüne kadar büyük bir mesafe kaydederek Elazığ İli’nin en büyük ilçesi olmuştur. Karakoçan’ın Elazığ İl merkezine uzaklığı 105 km.dir.Karakoçan ilçesi Elazığ İli’nin kuzeydoğusunda yer alır. Doğusunda Bingöl ili (54 km.), kuzeyinde aynı ilin Yayladere (60 km.) ve Kığı (74 km.) ilçeleri, kuzeybatısında da Tunceli İli’nin Nazimiye ilçesi (50 km.), güneyinde ise Elazığ İli’nin Kovancılar (35 km.) ilçesi bulunmaktadır. Yüzölçümü 1085 km² dir. İlçe merkezinin denizden yüksekliği 1090 metredir. Karakoçan bölgesi Doğu Anadolu Bölgesi’nde Munzur Dağları silsilesinin alçaldığı, Elazığ-Bingöl hudutlarında yer alır. Arazi yapısı dağlık ve oldukça engebelidir. Yer yer küçük düzlüklere rastlanırsa da buralar genellikle otlaklardır. Peri Çayı, İlçenin Tunceli ile sınırını teşkil eder. Vadi boyunca çoğu yer , meşe ormanlarıyla kaplıdır. Buralarda daha çok hayvancılık yapılmaktadır.Genel olarak ilçe merkezi ile Başyurt Bucağı’nın arazi yapısı ova görünümünde, Çan Bucağı’nın arazi yapısı ise engebeli ve dağlıktır. İlçenin Doğusunda Kuruca Dağı (2372 m) ve Kızıldağ (1538 m), Batısında Tor Dağı (1615 m), Celo Dağı (1594 m), Mezregazi Dağı (1450m) dir. Peri Suyu: Kığı ilçesinden doğup, Kığı, Nazimiye ve Mazgirt ilçeleri ile Karakoçan arasında sınır teşkil ederek güneye inerek önce Munzur Çayı’na daha sonra da Keban Barajı Gölü’ne dökülür. İlkbahar ve Sonbahar aylarında 3 beton ve 3 asma köprü dışında geçit vermez. Ancak kış ve yaz aylarında geçit verebilir. Ohi Çayı: İlçenin Sarıcan Beldesi’nden doğup, Karakoçan’dan geçerek Balcalı köyü yakınında Peri Suyu’na katılır. Kuşçu Çayı: Palu ilçesinden doğup, Kuşçu, Kümbet ve Alayağmur köylerimizi takiben Peri Suyu’na dökülür. Karakoçan Kalecik Sulama Barajı: Karakoçan’ın 2 Km. kuzeydoğusunda Kalecik Deresi üzerinde inşa edilmiştir. Karakoçan Ovası’nın sulanması gayesiyle kurulmuştur. Baraj Tipi: Kaya ve toprak dolgudur. Baraj yüksekliği; temelden 37 m, telvekten 85 m.dir. Baraj gövde hacmi : 1.200.000 metreküptür. Baraj rezavvar hacmi 125.000.000 metreküptür. Sulama Sahası: 1.200 hektar (12.000 dönüm), keşif bedeli ise 35.000.000 TL. dir. Maksimum su seviyesi ise 1122.40’ dir. Normal su seviyesi 1122. 20, minimum su seviyesi 1114.20 dir.Barajın Yeri Ve Jeolojisi: Baraj temel kayası Anlomera ve Bozalt tır. Derivasyon ve dipsavak yapısı 345 m boyunda 250 m çaplı “barme konduvi” yapısı ile inşaat esnasında dervasyon sağlanmış, aynı yapıda işin ikmalinden sonra dipsavak olarak istifade edilmektedir. Kalecik sulama barajı, 1975 yılında hizmete girmiştir. Kalecik Barajı’nın göl sahasına düşen yıllık yağış ortalaması 426.9 mm küptür. Yıllık ortalama su temini 21.000.000 metreküptür. Karakoçan Ovasının sulanabilir ovada yapılan ekim ise, şeker pancarı, hububat, sebze ve meyve dir. Özlüce Barajı: Bingöl İli’nin Kığı ilçesinden doğup, ilçemiz ile Kığı-Nazimiye-Mazgirt ilçeleri arasında sınır teşkil ederek güneye akan ve Keban baraj gölüne karışan Peri suyu üzerinde çeşitli Hidroelektrik santralleri kurulması çalışmaları ile Özlüce barajının inşası çalışmaları devam etmektedir. Özlüce barajı ve santrali 1985 yılında ihale edilmiş, 1997 sonu itibariyle baraj inşaatı % 80 oranında tamamlanmıştır. Yapımı devam eden baraj üzerinde kurulacak olan Hidroelektrik santralinin kurulu gücü 80.00 KW. gücünde iki türbün jeneratörle 160.000 KW, yıllık üretimi ise 413 milyon KW/Saat olacaktır. Söz konusu baraj inşaatında 08/09/1998 tarihinde su tutma işlemi gerçekleştirilmiştir.Özlüce barajı inşaatı ilçemiz ekonomisine istihdam ve ticaret açısından önemli katkılar sağlamış ve sağlamaya devam etmektedir. Ülkemi için olduğu kadar ilçemiz içinde ileride büyük faydalar sağlayacaktır. Karasal bir iklim hüküm sürer. Kışlar şiddetli, karlı, bulutlu, sisli-karlı ve yağmurlu geçer. Buna karşılık yazlar kurak ve sıcaktır. Hava depresyonlarına (akımlarına) bağlı olarak yılda iki defa azami olarak kendini gösterir. Biri ilkbahar, diğeri sonbahardır. Fakat bu çift yağış ilkbahara rastlayanı bu safhada hava kütlesi arasındaki mücadelenin şiddetli olması yüzünden daha açıktır. Arazinin çoğu bozkırlarla kaplıdır. İlkbaharda yeşeren otlar, haziran ayından itibaren kurumaktadır. Karakoçan’ın Pamuklu, Balcalı, Yoğunağaç, Çayırgülü, Koçyiğitler, Yücekonak, Gündeğdi,Çavuşyolu köylerinde meşe ormanları vardır. Karakoçan’da yaklaşık 40.000 dekar orman alanı bulunmaktadır. Ormancılık çalışmalarında amaç; hem mevcut ormanları korumak, hem de halkın yakacak ihtiyacını bu ormanlardan karşılamaktır. Dere ve çeşmelerin bulunduğu yerlerde, yerleşim bölgelerinde kavak ve söğütler ile meyve ağaçları mevcuttur. Geri kalan arazi ise bozkırdır.Yer altı zenginlik kaynağı olarak, Kızılca Köyü’ndeki mermer yatakları sayılabilir. Ne yazıktır ki bu mermerler, Karakoçan’da işlenmemektedir. Ancak yöredeki mermer ocakları ilerisi için önem arz etmektedir.Bu mermer ocakları dışında, ilçede yer altı zenginliği olarak sayabileceğimiz bir zenginlik şu an bulunmamaktadır. |